İnsanlık, tarih boyunca yaşamını sürdürebilmek, beslenebilmek, barınabilmek ve en nihayetinde tehlikelerden korunabilmek için yaşadığı çevrede ve üzerinde yaşadığı gezegende olup bitenleri merak etmiş, olgu ve yaşananları anlamaya, anlamlandırmaya ve öğrenmeye çalışmıştır. Uzun erimli bu öğrenme, anlama ve kavrama arayışı sonucu araştırma, inceleme ve bilimsel çalışmalar her geçen gün daha da çeşitlenerek ve çoğalarak devam etmiştir. Araştırma, insanoğlunun yaşadığı çevreyi tanıma, daha iyiye daha güzele ve daha doğruya ulaşabilme, bilinmeyeni bilme, karşılaştığı sorunlara çözüm bulabilme, doğayı ve doğanın döngüselliğini kavramanın faaliyeti olmuştu. Bu merak ve ihtiyaçların karşılanması ve giderilmesi sonucu yaşanan gelişmeler, yapılan işlerin rastgele değil, belli, bilinebilir, sistematik ve bilimsel disiplinle yapılması gerektiğini bize göstermektedir.
İnancımızla ilgili gerek kimi yazılı kaynak ve belgelerden, gerekse sözlü aktarımlardan edindiğimiz bilgi ve değerlendirmelerin özet bir aktarımını yaptıktan sonra Rıza Şehri Akademi’ sinde neyi amaçladığımızı ifade edecek, sizlerin değerli katkılarıyla yol almak istiyoruz.
Kürt Alevi inancı, üç temel form üzerinden kendisini bugünlere taşıdığını düşünüyoruz. Dikey olmayan yatay Ocax sistemi, aşiretler konfederasyonu ve jiyar û diyarlar inancın toplumsallaştırılmasının ve sürdürülmesinin üç temel formu olmuştur. Bu üç toplumsal form üzerinden inancın kendisini daha çok Mezopotamya’ da yaşamsal kıldığını tarihi veriler söylemektedir. Hz. Ömer’in coğrafyamızı işgaline kadar Kürdistan coğrafyasında doğa inancının yaygınca yaşandığını tarihi belgeler dile getirmektedir. İslam’ın Ortadoğu Coğrafyasında etkili olması sonrasında inanç, ağırlıklı olarak aşiretler konfederasyonu üzerinden kendisini Dersim coğrafyasında öz gücüne dayanarak devlet ve iktidar dışı hakikatini sürdürmeye çalıştığı bilinmektedir. Bu bölge, antik çağlardan beri savunma sığınağı olduğu ve dolayısıyla antik tapınakların da yer aldığı coğrafi konumda olduğu için inanç onca saldırı ve yönelime rağmen kendisini güncelleyerek bugünlere taşırmıştır. Dersim, bu anlamda Kürt aşiretlerinin kendi inanç-niyaz (Kürtçe) dilleriyle sosyal, siyasal, kültürel ve kadim inançlarını özyönetim organları olan Ocaklar sistemi ile yaşattıkları özerk coğrafya konumundaydı. Aşiret mensuplarının bağlı oldukları inanç-itikat Ocakları ile jiyar û diyarlar; Dersim coğrafyasında en belirgin üç temel olgu olarak hep karşımıza çıkmaktadır. Bu yapısal formlar detaylı bir şekilde incelendiğinde; inanç toplumunun tek Tanrılı Semitik dinlerden uzak, doğa ile baş başa geliştirdikleri yazısız ve toplumsal hafızada sözlü kuramlarla öz yönetimleri ile kendilerini toplumsallaştırdıkları anlaşılmaktadır.
Réya/ Raa Heqî itikadı bir Mezopotamya gerçekliğidir. Şekillendiği mekân ise Yukarı Mezopotamya, Kuzey Kürdistan’dır. Mezopotamya’nın Kuzeyinde yer alan Tarihi Dersim coğrafyası; batıda Koçgiri bölgesini, doğuda Xınıs-Çat’ı, güneyde Antep Araban, Adıyaman, Malatya ve Elazığ’ı içine alan geniş bir alanı kapsamaktadır. Gerek tarihi Dersim alanında, gerekse daha geniş ölçekte Yukarı Mezopotamya’ da yapılan arkeolojik kazıların Reya Heqî inanç tarihinin kimi ip uçlarını veriyor olmasından hareketle, inancın uzun tarihi geçmişini, yapım ve yaratım faaliyetlerini açığa çıkarmak ve bu bilimsel bilgiyi inanç insanları ile buluşturmak gibi bir görev karşımızda durmaktadır. Bu görevi iktidar ve çıkar kaygısıyla hareket eden devlet ve iktidarların yerine getirmediği, getirmeyeceğinden hareketle bağımsız ve objektif araştırma, inceleme yapan kurumlara ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle yola koyulmuş bulunuyoruz.
Bu temelde Rıza Şehri Akademisinde Alevi İnancının beslendiği Reya / Raa Heqî itikatının tarihsel hakikatini açığa çıkarmak, gerçeklerle yüzleşelim istiyoruz.
Devletli uygarlıkla kesintiye uğratılan evreni, evren üzerindeki olgu ve olgular arasında yaşanan ilişkiyi anlama ve kavrama faaliyetini objektif olarak kendi tarihsel hakikatimizle buluşturalım istiyoruz. Bu anlamda Rıza Şehri Akademisinde uygulamalı araştırmalarla Alevi inancının değerlerini, kavram ve kuramlarını bilince çıkarmak ve bu değerleri Alevi canlarla buluşturalım istiyoruz. Bilimin, sanatın ve kültürün birinci ve ikinci doğa için olduğu gerçeğinden hareketle bağımsız akademi çalışmasının kültürel, sanatsal ve sosyal aydınlanmaya yol açsın istiyoruz. Dolayısıyla genelde devletçi sistemin, özelde ulus devletin inancımızı, kimliğimizi, kültürümüzü asimilasyonla başkalaştırma, bizi kimliğimize ve inancımıza yabancılaştırma çalışmalarına karşı hem yaşanan sorunlara çözüm yollarını aramak, hem de inancımızın tarihsel hakikatını sosyal bilimin ışığında açığa çıkarmak istiyoruz.
Alevi toplumsallığının tarihini öğrenmek, uzun tarihi geçmişinden bugüne inancın bilinmeyen karanlıkta kalan hakikatini bağımsız akademik çalışmalarla aydınlatmak ve açığa çıkarma arayışında olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu amacı yerine getirmede sizlerin ön açıcılığıyla sorunu belirlemek, tutarlı, öngörülen bilimsel verileri toplumla buluşturmak istiyoruz. Tarihin uzun geçmişinden günümüze ulaşan ve elimizde kalan değerler ve izlerden hareketle sosyal bilimin ışığında geçmişle gelecek arasında köprü olalım istiyoruz.
Olaylar ve olguların birbirleriyle karşılıklı bağımlılığını, değişme ve çelişkileri gerçek nitelikleriyle anlamaya ve anlamlandırmaya çalışalım istiyoruz. Bu manada tarih bilimi ve sosyal bilimler için en büyük zorluklardan olan olayların gözlemlenmemesi gerçeğini tarihsel belgeler ve bu belgeler içinde saklı tarihsel olayları gözlemenin bilimsel metodunu edinmek, bu metot ile bağımsız akademik çalışmayı hayata geçirmek istiyoruz. Bilimsel çalışmalarla elde edeceğimiz bilgilerle olaylar arasında, objektif ve rasyonel akıl yürüterek çözümlemelere gitmek, bilimsel belirlemelere varmak istiyoruz. Bu anlamda varılacak olan hipotezin kontrolü ve sentezini nasıl sağlayabiliriz? Belgenin dış eleştirisi ile gerçek bir belge olup olmadığı, iç eleştiri ile de inancın nasıl ve hangi koşullarda yaşandığının analizini yapmak, tarihsel belgelerden tarihsel olaylara, tarihsel olaylardan da tarihsel gerçeklere nasıl ulaşabileceğimizin sorularına yanıt olalım istiyoruz.
Akademi araştırmalarımızla bilimsel bilgi üretmek, bilimsel bilgiyi bugünün yaşanan insan toplumsallığıyla organik ilişkisini kurmak istiyoruz. Tarih araştırmalarından istenen olumlu sonucu alabilmek tarih biliminin değerleri ile tarihsel gerçeklerin aydınlatılması ile mümkün olabileceğine inanıyoruz. Çünkü günümüzde Alevi Sürekleri üzerinde hayat bulan binlerce yıllık çoğulculuk giderek tekleşmekte, toptancı Alevi söylemi ve uygulamalarıyla özerk sürekler giderek silikleşmekte, aynılaşma ve tekleşme riski yaşanmaktadır. Türkçü Sünni İslam’a yedekleme çalışmalarının yoğunca yaşanmakta olduğu bu süreçte, Hacı Bektaş çizgisi Ser Çeşme denilerek başta Kürt Raa(Reya) Heq süreğine dayatılmak isteniyor. Alevi süreklerini dönüştürme ve başkalaştırmanın kültürel soykırımına karşı nasıl karşı koyabileceğimizin sorusuna yanıt olalım istiyoruz.
Raa(Reya)Heqî itikatının dili Kürtçedir. Kültürel soykırım politikaları, özellikle Raa Haq itikadının kültürel havzası ve erkanını geri döndürülemeyecek şekilde kırıma uğratmıştır. Dolayısıyla Kürt Alevi süreğinin erkân dili de Kürtçe olmaktan çıkmış oldu. Bunun sonucu olarak gülbanglar, duvazlar, mitoslar, söylenceler de bir bir kırıma uğratıldı, taşınamaz oldular. Halbuki inancın var oluşundan ve toplumsallaşmasından bu yana kullanılan kavram ve kuramların, adlandırma ve anlamlandırmaların inanç mitosu ve değerleri açısında çok önemli olduğu bilinmektedir. Zira bütün inançsal motif, ritüel, sembol ve değerlerin adları ve anlamları inancı yaşayanların ana dilleri ile direk ilişkisinin olduğu da başka bir gerçekliktir.
Dolayısıyla genel Alevi kavramının kavramsal çerçevesini bütün yönleriyle ortaya çıkarmadan, inanç değerlerimizi ve inancımızı İslami değerlerin etki alanından kurtaramayız ve inancımızın Mezopotamya yaratması olduğu gerçeğini es geçmiş oluruz. İşte bu nedenle devletçi sistemden bağımsız akademi çalışmayı önemseyerek sizlerle birlikte bu süreci hakikate ulaşmanın çalışmaları olsun istedik. İslam’ın hüküm sürdüğü Ortadoğu coğrafyasında bunca kıyıma ve bunca zulme karşı hala farklı topluluklar tarafından inancın yaşatılmasının en büyük etkeni; inanç dilinin güçlü kavram ve kuramlarıdır. Alevi inancının kavramlarına bakıldığında Kürtçe-Farsça kavramlarla, sözler ve sözcüklerle, metafor ve mitik aktarımlarla bezenmiştir. Bu hakikate rağmen inancı İslamiyet içerisinde, İslami kavramlarla, özellikle de Ehli beyit üzerinden ele alıp anlamlandırma çalışmaları hem İslam’a, hem de inancımıza ve inancın kök değerlerine büyük haksızlık olur diye düşünüyoruz. Raa(Reya)Heq süreğinden insanlar için asıl olan etnik köklerimiz üzerinden kardeş (Êzidiler, Ehl-i Hak) inanç mensuplarıyla birlikte kendi değerlerimizi açığa çıkarmanın önemli olacağını düşünüyoruz. Bu vesileyle Akademimiz; hem Kürtlerin var olan antik kök hücrelerini araştırıp meydana getirmenin, hem de diğer süreklerin ve halkların meşru demokratik mekânı olsun istiyoruz.
Bu anlamda kültürel ve inançsal kırıma karşı ana dilde eğitimi esas almak, inancın kavram ve kuramlarını yerli yerine oturtmak ve onları gerçek anlam ve manalarıyla yarınlara taşıralım istiyoruz. Ulus devletle birlikte Kürtler bilinçli olarak resmi dil planlamasına tabi tutulmuşlardır. Devlet ideolojik aygıtlarıyla Kürtçeyi asimile etme, hatta ortadan kaldırma, yok etmeye çalışmıştır. Bu yok etme politikaları Kürt toplumunu ve Kürt Raa(Reya) Heq süreğinin değerlerini, kavram ve kuramlarını başkalaştırma ile sonuçlanmış, inanç insanları ana dilinde kavrama, konuşma ve yazmada yoksunluklarla karşı karşıya bırakılmışlardır. Devletsiz bir halk olmamız gerçeğinden hareketle ana dili geliştiren, öğreten ve ana dilde eğitimin kurumsallaşmasına gidemezsek yakın zamanda Kırmancki lehçemiz ortadan kalkma riski ile karşı karşıya kalacaktır. Bunu önlemek için Akademi çalışmalarını ana dilde eğitimin ve öğretiminin olduğu bir metodoloji ile yürütelim istiyoruz.
Türkiye ve Kürdistan’ın farklı bölgelerinden Alevi topluluklarının bir araya gelerek bir birlerini tanımasında, Cem Evleri’nde buluşarak zamanla yaygın bir örgütsel iradeye kavuşmalarında büyük mesafe alındığı aşikardır. Kürdistan Aleviler Birliği ile başlayan diasporada Alevi toplumunun örgütlenme çalışmalarının, baskı ve inkâr politikaları karşısında görünmez kılınan Alevi toplumsallığını görünür kılmada önemli işlevi olmuştur. Ancak gelinen aşamada gerek Alevilere ulaşmada, gerekse kurumsal birikim yaratarak süreklileştirmede olması gereken noktanın gerisinde olduğumuzda bilinen başka bir gerçeklik olmaktadır. Hiç şüphesiz yaşanan yetersizliği aşmanın yolu sorunları doğru tespit etmek, araştırma, inceleme çalışmalarını bilimsel verilere dayandırmak artık kaçınılmaz, ertelenemez tarihsel sorumluluk olmuştur diye düşünüyoruz.
Kanımızca karşı karşıya kalınan sorunları aşabilmek, öncelikle YOL’ un karşı karşıya kaldığı sorunları tespit etmek ve çözüm yollarını bulmada öncelikle Rıza Şehri Akademisi’ inde yapacağımız bilimsel çalışmalarla mümkün olabileceğine inanıyoruz. Günümüzde hâkim olan Alevilik söyleminin otantik doğal inancı ve değerlerini baskıladığı gerçeğinden hareketle hakikati aramak, inanç hakikati ile Aleviler buluşsun istiyoruz. Kimiz, nereden geliyoruz, nerede kaybettik, kaybettiklerimizi nerede ve nasıl aramalıyız sorularına yanıt bulmak istiyoruz. Otantik inancın coğrafya ve mekanla ilişkisini kavramak, inanç değerlerini, kavram ve kuramlarının etimolojisini bilimsel temellere oturtmanın metodolojisini edinmek, bilimsel çalışmalarınızın değerli birikim ve deneyimlerinizi bilince çıkarmak, bu bilinçle akademi çalışmalarımızı ete kemiğe büründürelim istiyoruz. Dolayısıyla özgür, özerk akademik çalışma nasıl olmalı? Özgür, özerk akademik çalışmalarımızla açığa çıkaracağımız bilgiyi nasıl toplumsallaştırabiliriz? Onu uluslararası literatüre kazandırmada yürütmemiz gereken yol ne olmalı? Uygulamada hangi yöntemi kullanmalıyız? Sorularına birlikte yanıt olalım istiyoruz.
Aşk ile.
Rıza Şehri Akademisi